Şimşekler Gemi Söküm Tersanesi, Avrupa Birliği Regülasyonu uyumlu gemi söküm tesisleri listesine adını yazdırdı.
2018 Aralık ayından buyana Avrupa Birliği Regülasyonu Listesi’nde olmayan tesislerde, AB bayrağı taşıyan gemilere gemi geri dönüşüm yasağı getiren AB’de, Aliağa’daki Türk tesislerinin payı artıyor. Avrupa Birliği dışındaki ülkelerden listeye Aliağa’dan girmeyi başaran gemi söküm firmalarına bir yenisi daha eklendi. Şimşekler Gemi Söküm Tersanesi de geçen hafta itibariyle onay sürecini tamamladı ve Avrupa Birliği Regülasyonu uyumlu gemi söküm tesisleri listesindeki yerini aldı. Şimşekler Gemi Söküm Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda Dünya Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri Yönetim Kurulu üyesi olan Orbay Şimşek, Avrupa Birliği sürecini, bu sürecin ve Kovid-19 salgınının sektöre yansımaları hakkında açıklamalarda bulundu.
“ATIK YÖNETİMİ DAHA DÜZENLİ VE DETAYLI TAKİP EDİLECEK”
Özgür Ses gazetesinden Özgür Gün’e konuşan Orbay Şimşek, AB listesine dahil olma sürecini ve çalışmaları şöyle anlattı: “AB listesine 2016 yılında o dönemin Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği Başkanı Adem Şimşek’in önderliğinde yedi şirket olarak başvuruda bulunduk. Bu yedi şirketin altısı 2019 yılının başlarında başlayarak sırasıyla AB listesine dahil oldu. 2020 Kasım ayı itibari ile de iki firma daha AB listesine dahil edildi. Bu firmalardan biriside, şirketimiz olan Şimşekler Gemi Söküm Tersanesi. Nedir bu AB regülasyonu? Avrupa Birliği regülasyonu, Avrupa Parlamentosuna bağlı Avrupa Komisyonu tarafından oluşturulmuş, gemi söküm sektöründe kullanılan mevcut kuralları ve gereklilikleri bildiren regülasyonların revize edilmiş halidir. Normal şartlarda bizim ilk uyduğumuz regülasyon Basel Sözleşmesi’dir. Bu sözleşmeden sonra 2009 yılında 63 ülkenin katılımıyla, Dünya Denizcilik Örgütünün gözetiminde,15 ülkenin de taraf olmasıyla Hong Kong Konvansiyonu oluşturuldu. Yalnız bu konvansiyon, taraf olan on beş ülkenin kabul etmesi dahilin de devreye girecek şekilde organize edilmişti. Türkiye olarak bizim bunu kabul etmemize rağmen, bazı ülkeler maalesef konvansiyonu hala tanımadı ve nihai kabul işlemi sağlanmadı. Bu kabul edilmeyişten dolayı sözleşme hep askıda kaldı. Tam anlamıyla devreye sokulamadı diyebiliriz. Daha sonra Avrupa Birliği, Hong Kong Konvansiyonu’nu kendine temel alıp bazı kriterler de ekleyerek AB regülasyonunu oluşturdu. Bizler şuan bu regülasyona dahil olduk. AB regülasyonunun, Hong Kong Konvansiyonu’na göre temel farkı atık yönetiminin daha düzenli ve daha detaylı takip ediliyor olmasıdır. Hong Kong Sözleşmesi’nde geminin sökümü yapıldıktan sonra ortaya çıkan bir takım atıkların yönetiminden firmalar tersanelerin kapısına kadar sorumluyken, AB yönetmeliği ile birlikte bertaraf edilme sürecinin tamamlanmasına; yani nerede, ne şekilde, hangi kuruluşlarda ve hangi şartlarda yapıldığına kadar firmalar sorumlu tutuluyor.”
“AB LİSTESİNE GİRMEMİZ ÜÇ SENEMİZİ ALDI”
AB’ye başvurmada belli kriterlerin bulunduğunu, bu kriterlerin AB’nin web sitesi üzerinden görülebildiğini ifade eden Şimşek, “Öncelikle bu formları doldurarak, tersanenin bütün bilgilerini buraya döküyorsunuz. Sonrasında bu forma uygun bir gemi söküm tesis planı oluşturuluyor. Bu plan çok basit bir şey değil. Bir geminin satın alınma aşamasından başlayarak gemi baştankara yapıldıktan sonra ilk işleminden son işleme kadar yapılan her türlü işlemi detaylı döküyorsunuz. Bizim başvurumuzda bu plan yaklaşık üç cilt tuttu. Kısaca, gemi söküm hakkında hiçbir şey bilmeyen bir kişi bu bilgileri okur ise gemi söküm sektörü hakkında aşağı yukarı bir fikir beyan edebilir. Biz bu dosyaları oluşturup sunduktan sonra komisyon değerlendiriyor. AB komisyonu bunu değerlendirirken profesyonel bir klas kuruluşundan destek alıyor. Klas bunu inceliyor ve daha sonra randevu alarak saha ziyareti yapıp incelemelerde bulunuyor. Bu planda oluşturduklarınızı gerçekten fiili olarak uygulayıp uygulamadığınızı kontrol ediyorlar. Bunu yaparken çok ciddi hareket ediyorlar. Saha da incelemeler bittikten sonra tek tek gerek gemide gerekse sahada çalışan personelle konuşuyorlar. İşçi ve insan sağlığıyla, çevreyle ilgili belgelere bakıyorlar. Özlük dosyalarından tutunda bir kaza oluşmamış ama oluşmasına çok az kalmış ise bununla ilgili ‘ramak kala’ tutanaklarının tutulup tutulmadığına ve dahası bununla ilgili eğitimler verilmiş mi, onları kontrol ediyorlar. Kontroller yaklaşık iki gün sürüyor. Bu komisyonda branşların da profesyonel isimler yer alıyor. Burada her şeyden klas kuruluşu sorumlu oluyor. AB komisyonundan gelen temsilci sadece izleyici olarak katılıyor. Hiç bir şeye müdahale etmiyor. İncelemeden sonra rapor oluşturuyorlar. Bu da 2-3 aylık bir süreç alıyor. 50-60 sayfalık bir rapor oluşturuyorlar, eğer eksiğiniz varsa bunları tamamlamanız isteniyor. Rapora göre arkadaşlarımız hazırlık yaparak bir aksiyon planı hazırlıyor. Bunu geri gönderiyorsunuz. Onlar da onay verince bu planı uygulamaya başlıyoruz. Biz bunları tekrar revize ediyoruz. Tekrar heyete sunuyoruz. Onlar 3-5 ay sonraya tekrar randevu veriyorlar ve geliyorlar. Bir daha denetim yapıyorlar. Yine bir rapor hazırlayıp eksikleriniz varsa yeniden revize yapılıyor. AB listesine girmemiz üç senemizi aldı. Kovid-19 salgınının başlaması da bu sürecin biraz uzamasına neden oldu. 2020 Kasım ayı itibariyle Avrupa Birliği Gemi Söküm 1257/2013 yönetmeliğine dahil olan bir tersane olduk. Avrupa Birliğine uyumlu gemi söküm tesisleri listesinde yerimizi aldık.” dedi.
“ARMATÖRLERİN İLK TERCİHİ TÜRKİYE!”
Avrupalı armatörlerin akredite olmuş tersaneden başka bir yere gitmediğini, Akdeniz çanağında akredite olmuş, bu işi kümüle yapan tek ülkenin Türkiye olduğunu vurgulayan Orbay Şimşek, “Diğer ülkeler bu armatörlerin isteklerini karşılayamıyor. Bu ülkelerde tersane sayıları hem çok az hem de sadece bu tesislerde söküm işi yapılmıyor. Bugüne kadar AB listesinde 6 tersanemiz onaylıydı. 2 tersanemiz daha eklendi ve 8 tersane oldu. Bu ülkemizin sektörde olan bilinirliği ve katkısı açısından önemli bir gelişme.”
“DEMİR ÇELİK SEKTÖRÜNÜN HAM MADDE İHTİYACININ YÜZDE 10’NU KARŞILIYORUZ”
Enerjinin insanlığın temel ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Şimşek, “Bu gün biz burada geri dönüşüm gerçekleştirerek bir enerji oluşturuyoruz. Fiziksel anlamda enerji demek; bir şeyi yapabilme yeteneğidir. Enerji insanlığın temel ihtiyacıdır. Biz var olan, zaten yaratılmış bir potansiyelin dönüşümünü sağlayarak enerji elde ediyoruz. Eğer ben bu enerjiyi bu yöntem ile sağlayamazsam buradan sağlanan enerjiyi nereden elde edeceksin? Ben burada ne elde ediyorum, demir. Demiri burada söküyorum, demir çelik fabrikalarına yolluyorum, onlarda bu demiri eritip farklı mamüller olarak ekonomiye kazandırıyor. Bunu ben göndermezsem sektör bu kaynağı nereden bulacak. Gidip doğada bir demir cevheri bulacak. Doğada istese de istemese de makul bir oranda tahribata yol açacak. Ben burada dönüşümü gerçekleştirerek, o tahribatın büyük ölçüde önüne geçmeye çalışıyorum. Biz ülke olarak demir çelik sektöründe hammadde de net ithalatçı pozisyonundayız. Yıllık bazda gemi söküm olarak demir çelik sektörünün ham madde ihtiyacının yüzde 10’nu karşılıyoruz. Demir çelik fabrikasına gemi sökümden gönderdiğimiz hurda demir, fabrikaların ithalatını gerçekleştirdiği hurda demire göre çok daha kaliteli.” diye konuştu.