Temel’e bir gün piyangodan büyük ikramiye çıkar.
Haberi alan Temel hemen eve gelip üstünü değiştirir, parayı almak üzere Ankara’ya yola çıkarken de oğluna tembih eder: “Uşağum, ben Ankara’ya parayi almaya gideyirum. Anan evde yok, gelince sakın ha bana para çıktığını söyleme, ben yarın döneceğum.”
Oğlan, “Tamam baba, hiç merak etme söylemem” der.
Bizim Temel yola çıktıktan iki saat sonra Fadime eve gelir. Bir iki saat geçtikten sonra da kocasının eve gelmediğini görünce oğluna sorar: “Uşağum, baban gelmedi, nerede olduğuni biliyimisun?”
“Ana, bilmeyirum.”
“Oğul neredur baban?”
“Ana, bilmeyirum dedum ya.”
“Ula söyle deyirum bağa! Oğlan, sonunda Fadime’nin ısrarlarına dayanamaz:
“Ana, babama piyangodan buyuk ikramiye çikti, babam da onu Ankara’dan almağa gittu.”
Bunu duyan Fadime heyecandan düşüp ölüverir.
Tabii çocuk çok üzülür, telefonla babasını arar: “Baba geri don, çabuk geri don!” “Ula ne oldi?” diye sorar Temel.
“Sorma baba, anam bağa çok israr ettu, ben da sağa piyangodan BEYUK İKRAMİYE çiktuğunu soyledum, oda dayanamadi duşti ÖLDİ. Baba, çabuk geri don.”
Bunu duyan Temel ellerini havaya kaldırır, heyecanla bağırır: “Hey Allah’um be, VERDUKÇE VERİYSUN, VERDUKÇE VERİYSUN.