HALİM METE
Temel ile Cemal iş bulmak için ABD’ye giderler.
İlk uğrak yerleri New York olur.
Günlerce iş ararlar ama bulamazlar. Üstelik yanlarında getirdikleri dolarlar da bitmek üzeredir, otele verecek paraları bile kalmamıştır.
Her ikisinin de cebinde 100’er dolarlar vardır ve en düşük otel fiyatı 200 dolardır. Ucuz oda bulabilmek için otel otel dolaşırlar ama paralarının yeteceği bir oda bulamazlar. Sonunda gittikleri otellerden birinde istedikleri cevabı alırlar:
“Bizim otelde normal oda fiyatları 50 dolar. Ellinci kattan daha üst katlarda kalmak isterseniz, her kat için bir dolar daha az ödersiniz.”
“Yani?”
“51. kat 49 dolar, 52. kat 48 dolar…”
“Otelunuz kaç katlidur?”
“100 katlı.”
“O zaman, 100. kat bedeva midur?”
“Evet, 100. kat BEDAVA.”
Bu duruma çok sevinen Temel ile Cemal heyecanla, “Bize 100. kattan 2 oda verun,” der.
Bizimkiler iki oda tutup asansöre binerler. Fakat asansör 50. katta durur.
Ne olduğunu anlayamayan Temel ile Cemal, asansörden inip kat görevlisine sorarlar:
“Asansör niçun durdi?”
“Bundan sonraki katlarda asansör yok, yürüyerek çıkacaksınız. Onun için her kat bir dolar ucuz.”
Bunun üzerine Temel, Cemal’e döner:
“Ula Cemal, buradan yukarıya türkü söyleyerek çikalum, ilk türküyü sen soyle.”
Cemal başlar türkü söylemeye.
“SAKSAĞANUN KUYRUĞİ YERE DEĞEYİ YERE”
Bizim ikili, Cemal’in türküsü eşliğinde 95. kata gelir.
Cemal artık çok yorulmuştur. Temel’e döner:
“Ula Temel, ben yoruldum, bundan sonra türkiye sen devam et.”
Temel, “Ula Cemal, ne kizayisun, bak söyleyirum,” deyip türküye başlar:
“ANAHTARİ UNUTTUK, ANAHTARİ UNUTTUK…