Aralık ayı maalesef denizcilik sektörü için acı kayıpların yaşandığı bir ay oldu. Sektör, bir gün arayla önce Faruk Ürkmez, ardından da Kıran Holding Onursal Başkanı Turgut Kıran’ın vefatıyla sarsıldı. Turgut Kıran da hikâyesini Gemi, Yat ve Hizmetleri İhracatçıları Birliği tarafından yayımlanan “Tersane Hikâyeleri” adlı kitapta anlatmıştı. Kıran’ı saygıyla anıyor ve o satırları aktarıyoruz sizlere.
Turgut Kıran (1935 – 4 Aralık 2020)
Rize’den bir aile çıkar yola 1949 yılında. Yanına umutlarını, geleceğini de alıp İstanbul’a gelir Kıran Ailesi. İçlerinden biri çocuk yaştadır henüz; adeta İstanbul’un Kalafat Yeri’nde dünyaya açar gözlerini 11 yaşındaki Turgut. Burada tornacı çıraklığı yaparken aynı zamanda Tophane Akşam Sanat Okulu’na devam etmektedir. Çalışkan bir kişiliği vardır Turgut Kıran’ın; 1956’da başlayan askerliğini 1958’de tamamlar ve teskeresini alalı henüz üç gün olmuşken, hiç vakit kaybetmeden yeniden çalışmaya başlar.
Turgut Kıran işinin ehli bir ustadır artık, kendi atölyesini açmanın vakti gelmiştir. 1959 yılında hedefine ulaşır. Kıran, atölyesini açmıştır ancak Türkiye şanssız bir dönemden geçmektedir. 1960 yılında gerçekleşen askeri darbe ülkeyi bir belirsizliğin içine sürüklemiştir. Pek çok yakını, yeni iş yeri açmak için uygun bir zaman olmadığı yönünde uyarılarda bulunur. Ama o kararını vermiştir bir kere. Yeni atölye, Turgut Kıran için yeni bir dönemin de başlangıcı olur. Bitmek bilmeyen çalışma saatleri birbirini takip eder. Atölyedeki tek torna tezgâhı yirmi dört saat çalışır haldedir. Kıran sabah yedi ile akşam yedi arasında mesaisini sürdürürken, yanında çalışan Necmi Usta da gece boyunca devralmaktadır tezgâhı. Başka çare yoktur; yeni bir atölye kurmak kolay değildir ve borçlar ancak bu şekilde ödenebilmektedir.
Bu yoğun temponun karşılığını alır Turgut Kıran. Borçlar kısa sürede temizlenir. Dahası, yeni tezgâhlarla büyütür atölyesini. İşler gelişir, çeşitlenir. Hatta Kıran, Rus işgali altındaki ülkesinden kaçan Macar bir mühendis subayla plastik makinesi imalatına girişir bir dönem. Başarılı da olur ama bu iş çok yorucudur. Ardından Türkiye’de ilk kez, film naylon yapımında kullanılan “bodinoz” makinesini üretir. Bu yenilik Türkiye için büyük bir atılım olmuştur. Ama onun gönlü de aklı da gemi bakımonarım sektöründedir. Uzun süre ağaç teknelerin buharlı makineleri üzerinde çalışır, ardından içten yanmalı motorlar gelir. Bu arada ağaç tekneler de yerini sac gemilere bırakmıştır. Turgut Kıran, 1973 senesinde Deniz Nakliyat’ın Kar isimli frigorific gemisini ihaleyle satın alır ve armatörlüğe ilk adımını atar.
Bu gemi, acemiliğin tecrübe ve ustalığa döndüğü yılları da beraberinde getirir. 1.560 ton yük alma kapasiteli gemiyi geliştirmek için çalışmalara başlanır. Boy verme dahi yapılmadan kapasite 2.200 tona çıkmıştır. Kıran, bir süre bu şekilde çalıştırdıktan sonra bu kez boy verir gemiye; küçük bir gemiden, o dönem için hatırı sayılır bir kuru yük gemisi elde eder ve uzun süre çalıştırır bu gemiyi.
Turgut Kıran buradan gelen gelirle yeni bir gemi yaptırır. Sene 1978’dir, devletin gemi inşa sektörünü teşviklerle desteklediği bir dönemdir. Kıran başlarda bu teşviklere ve borçlanma fikrine soğuk bakar. Ancak sektördeki birçok firma söz konusu teşviklerden yararlanmaktadır. Su akmaktadır ve artık bu akışa karşı koymak zordur. Öz sermayeyle başlanan gemi, teşviklerin de eklenmesiyle on bir ayda tamamlanır. Fakat Tamer Kıran adını taşıyan gemi ilk seferinde büyük bir şanssızlık sonucu yanar. İspanya’da meydana gelen olay sonucunda gemi Türkiye’ye getirilir ve tamir edilir.
Kıranların iki gemisi vardır; biri Deniz Nakliyat’tan satın alınan Tahir Kıran, diğeri ise İspanya’da yandıktan sonra tamir edilen Tamer Kıran. Bu gemi Kıranların Haliç’te inşa ettikleri ilk ve son gemi olur.
Ardından Gökay isimli bir gemi daha eklenir filoya; bu üçüncü gemi Tuzla’da yapılır. Gemi inşa sektörü Tuzla’ya taşınmış ve yeni bir döneme girilmiştir. Çok geçmeden dördüncü gemi, 26 bin tonluk bir başkası ve diğerleri birbirini takip eder. Kıran Ailesi artık iyiden iyiye Türkiye’nin armatörleri arasındaki yerini almıştır. Aileye ait gemi sayısı bir ara kırklı sayılara yaklaşır; en ufağı 6 bin ton, en büyüğü ise 38 bin tonluk gemilerdir. Bu şekilde 2003 senesine gelinir, Kıranlar hatırı sayılır bir birikim elde eder. Sektörün belirli bir süre sonra düşüşe geçeceğini öngörmektedir.
Turgut Kıran. Fakat ilerleyen yıllarda doğruluğu kanıtlanacak olan bu düşüş henüz etkisini göstermemiştir. Bugün için inanılması güç meblağlar konuşulmaktadır. Armatörlerin bir gemiden günde 80 bin dolar kazandığı, gemi fiyatlarının onlarca milyon dolarla ölçüldüğü yıllardır. Bugün, Kıran Holding çatısı altında denizcilik sektörünün farklı alanlarında faaliyetlerini sürdüren Kıranlar, 1,2 milyon tonaja ulaşan 17 gemi ile armatörlüğe devam etmektedir. Toplam 1,2 milyon tonaja ulaşan kuru yük gemileridir bunlar.
Turgut Kıran, armatörlüğe başlamasının ardından gemi bakım onarım sektöründe çalışmayı tercih etmez. Yıllar sonra oğlu Murat Kıran bu alana girme konusunda ısrarcı olur. Bu ilk girişim baba Turgut Kıran tarafından kabul görmez. 2008 yılında bu kez Kahraman Sadıkoğlu’nun Tuzla Tersanesi’nin satın alınması gündeme gelir. Murat Kıran’ın isteği yerine gelmiştir. Tuzla’nın en büyük tersanelerinden biri olan Tuzla Tersanesi, Kıran Holding bünyesine katılmıştır. Kıran Holding halen bünyesinde bulunan denizcilik, gemi inşa, inşaat, otel, marina ve diğer işlerle serüvenine devam etmektedir.