Malumunuz, Türkiye’de kadın olmak zordur. Evet, bu belki klasik, biraz da klişeleşmiş bir cümle… Ama bazen klasik cümleler gerçeklerin en net ifade ediliş biçimlerini oluşturur.
Kadın olmak iki katı mücadele, iki katı sabır gerektirir. Var olduğunu anlatabilmek bile zaman zaman zorlayıcı olabilir bir kadın için. Evde, sokakta, işte; kısacası hayatın aktığı her yerde, kadının özgür iradesi ile biçimlendirdiği benliği, ona biçilen rollerin duvarlarına çarpar. Günümüz koşullarında insanın varoluşunu anlamlandırması zaten zorken, kadın bir de o varoluşunu ataerkil toplumun ilkel normları karşısında ispat etmekle yükümlüdür. İspat etmese de vardır kadın elbette, ama mecbur bırakılmıştır toplumsal yaşamda buna.
Bütün bu zorlukları iş hayatında da yaşar kadın. Özellikle de erkek egemen sektörlerde…
Denizcilik sektörü de genel olarak baktığınızda erkek yoğun bir sektördür aslında. Ama bu sektörün bir farkı vardır, o fark da denizle içli dışlı olmasıyla alakalıdır. Kim bilir, belki her daim denize bakan; ufuk çizgisini her daim karşısında gören insanın dünyası da genişliyordur zamanla.
Niceliksel olarak çok fazla kadın yer almasa da sektörde, son derece başarılı örnekler de yok değil. Mesela, geçtiğimiz yıl Nor-Shipping’te, dünya denizciliğinin “Takip Edilecek 10 Kadın”ı belirlendi. Duymuşsunuzdur mutlaka, o on kadın arasında Türkiye’den de iki kişi yer aldı: Biri Mid-Ship Group’un ilk kadın kaptanı olan ve liman kaptanlığı görevini yürüten Ayşe Aslı Başak, diğer ise Seven Seas’te görev yapan Hande Arı’ydı.
Onlar gibi, başarılarından söz ettiren pek çok kadın var elbette sektörde. Hepsi de kendilerine özgü hikâyelerle başarı basamaklarını adım adım çıkmış isimler. Bu sayımızda onlardan ikisine, iki farklı hikâyeden ortak bir serüven yaratan iki isme; Pınar Kalkavan Sesel ile Pelin Gezicioğlu’na yer vereceğiz sayfalarımızda.
Onları farklı kılan, sektörün içinde gelişen kişisel dostluklarını, iş hayatının ilişkileri zorlayan kalıplarını kulak ardı ederek başarılı bir ortaklığa dönüştürebilmeleri.
Bazen, bir dostunuzla geçmişten söz ederken, siz farkında olmadan kesişmiş yaşanmışlıkları keşfedersiniz. Birbirinizden habersizce aynı yollardan geçmiş, aynı mekanlarda duraklamış, aynı havayı solumuşsunuzdur. Pınar Kalkavan Sesel ile Pelin Gezicioğlu de benzer bir süreci yaşamışlar habersizce.
Aslında her ikisi de sektördeki faaliyetlerini bireysel olarak sürdüren isimlermiş işin en başında: Henüz birbirlerini tanımadan denizcilik sektöründe rüştünü ispatlamayı başarmış kişiler. Şu sıralar her ikisi de sektörde 20 yılı geride bırakmış durumda.
Pınar Kalkavan Sesel, bir aile geleneğini sürdürmek adına yerini almış sektörde. 22 yıl önce başladığı koster işletmeciliğini halen sürdürüyor bir taraftan da.
Pelin Gezicioğlu’nun durumu biraz daha farklı; onu denizciliğe yönelten, işe başladığı dönemde denizcilik alanında İngilizce bilen üniversite mezunu sayısının azlığıymış. O dönem bu açığı kapatan isimlerden biri olmuş Gezicioğlu.
Bu iki ayrı hayat, bu iki ayrı hikâye, bundan yaklaşık on iki sene önce kesişmiş aynı nokta üzerinde. İki ismi bir araya getiren ise “perşembe buluşmaları” olmuş. Klasik iş ortamı akşamlarından biri yani. Hani, birbirini sektörden tanıyan arkadaşların bir araya geldiği, biraz işten, biraz hayattan konuştuğu sohbet akşamlarından biri. Eski dostlar başka olur, derler. Öyledir de gerçekten. Ama hayatta bazı tanışmalar vardır ki, karşılıklı isimlerin söylendiği o tokalaşma anında parlayan gözlerle, gelecekte “eski dost” sınıfına gireceklerinin sinyallerini verirler.
İşte böyle bir parıltıyla başlamış Pınar Kalkavan Sesel ile Pelin Gezicioğlu’nun dostluğu. Ve bugüne kadar yürüyen, gemi brokerliği alanında başarılarla dolu bir ortaklığın temelini oluşturmuş.
Dostluk kurulmuş ama birlikte iş yapma fikri öyle kolay oluşmamış. Hatta akıllarından bile geçmemiş böyle bir fikir önceleri. Zaten kurulu düzene sahip iki kadının bunun üstüne bambaşka bir düzen kurması da çok mantıklı görünmemiş anlaşılan.
Gayet iyi giden, eğlenceli bir arkadaşlık söz konusu olunca iş ilişkisi her zaman tedirgin edici gelir insana zaten. Para ile ölçülmeyen değerlerini, sırlarını paylaştığın biriyle bir anda para konuşmaya başlamak farklı bir ilişkinin sınırları içine sokar iki insanı. O sınırın içi biraz sert, biraz tehlikeli, biraz soğuktur… Sadece bu da değil… Dostluklarda tolere edilebilen farklılıklar, konu iş ilişkisine gelince anlaşılmaz bir şekilde çatışmaların kaynağı oluverir. Bütün bunlar birer soru işareti olarak duruyormuş başlarda iki kadının önünde. Kolay değil elbette… İki farklı karakter; bir tarafta sert mizacı, dobralığı, son söylenecek şeyi en başta söylemesiyle Pınar Kalkavan Sesel; diğer tarafta hassas kişiliğiyle Pelin Gezicioğlu. Ama bakmayın siz bu karşıtlıklara. Farklılıklardan korkanlar, farklı olmanın tadına varamayanlardır. Birbirine zıt gibi görünen taraflar, bir başka açıdan bakıldığında tamamlayıcı özellikler olarak görülebilir pekâlâ.
Onlar da öyle görmüş ve sonunda arkadaşlıklarını iş ortaklığıyla yeni bir boyuta taşımışlar. Farklılıkların birbirini tamamlaması meselesi akış içinde yerini bulmuş.
Gemi kiralayanlarla kuvvetli ilişkilere sahip olan Pelin Gezicioğlu işin pazarlama boyutunu ele alırken, Pınar Kalkavan Sesel daha çok brokerlik tarafına yönelmiş. Başta kadın olmak zordur, dedik. Ama Pelin Gezicioğlu ile Pınar Kalkavan Sesel pek de yaşamamış bu zorluğu; sektörde her zaman saygı ile karşılanmışlar. Birbirlerine ve karşılarındakilere gösterdikleri saygı dönüp dolaşıp onlara yönelmiş. İki kadının gücü zorlukları bertaraf etmiş. Bugün Pınar Kalkavan Sesel ve Pelin Gezicioğlu, güçlü dostluklarına dayanan iş ortaklıklarını gemi brokerliği alanında elde ettikleri başarılarla sürdürüyorlar. Bunun altında yatan ise birbirini kırmaktan korkan hassas yaklaşımları ve bu temeli oluşturan, hayata kadınca bakışları.