Denizcilik sektörü geçtiğimiz günlerde duayen isimlerinden birini, Faruk Ürkmez’i kaybetti. Yaptığı atılımlarla sektöre çok önemli projeler kazandıran, kişiliğiyle herkesin sevgi, saygı ve takdirini kazanan Ürkmez, ADİK Tersanesi’nin denizcilik sektöründeki yolculuğunu ve kendisinin bu sektöre girişini 2017’de Gemi, Yat ve Hizmetleri İhracatçıları Birliği tarafından yayımlanan “Tersane Hikâyeleri” adlı kitapta detaylarıyla anlatmıştı. Biz de bu yazıyı Faruk Ürkmez’e saygılarımızı sunarak bir kez daha yayınlıyoruz.
Faruk Ürkmez (14 Mart 1939 – 3 Aralık 2020)
Anadolu Tersanesi’nin kuruluşu 1950’lerin başlarına dayanır. Faaliyetlerine Haliç’te, Taşkızak bölgesinde başlayan tersanenin ilk adı ise Deniz İnşaat Kolektif Şirketi’dir. Eren Kemahlı, Yavuz Mete ve Anastas ile Yannis isimli iki Rum kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ortaklığındaki şirketin ismi, 22 Şubat 1971 tarihinde Anadolu Deniz İnşaat Kızakları Limited Şirketi (ADİK) olarak değiştirilir. Bu arada tersanenin merkezi de Büyükdere’ye taşınmış ancak Haliç’teki faaliyetler de devam etmiştir.
Anadolu Tersanesi, Tuzla’ya taşındığı tarih olan 20 Eylül 1982’ye kadar TCDD (Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları) için kapasiteleri 120 ila 650 DWT arasında değişen on bir adet tanker ve altı adet tren vagonu inşa eder. Ayrıca Sahil Sıhhiye için bir adet feribot, Gümrük Muhafaza için ise üç adet kontrol teknesi, imza atılan projeler arasında yer alır. Kamu projelerine, Bayındırlık Bakanlığı için inşa edilen gemilerle devam edilir. Her biri 350 DWT’luk iki adet atık gemisi, 300’er DWT’luk iki boşaltma teknesi, 5.000 DWT’luk üç adet kum gemisi, on iki adet römorkör, 180 DWT’luk bir adet personel taşıma gemisi ve 125 DWT’luk yedi adet şat bunlar arasındadır. Çeşitli kuruluşlar için üretilen yatlar, kıyı ticaret gemileri ve tankerlerle birlikte tersanenin bu süre içinde inşa ettiği gemi sayısı doksan sekize ulaşır.
Anadolu Tersanesi’nin Tuzla günleri de üretimle geçer. Ancak buradaki tersane alanı, yatırımların yetersizliğinden dolayı kısıtlı olanaklara sahiptir. Tersane içerisinde yalnızca bir kızak vardır. Bu yıllarda, Anadolu Tersanesi’nin faaliyetlerine Eren Kemahlı’nın davetiyle Engin Balmumcu da dâhil olur. 1980’li ve 1990’lı yıllar boyunca birçok kurum ve kuruluşa kıyı ticaret gemileri, tankerler, balıkçı tekneleri, yatlar ve kuru yük gemilerinin de aralarında bulunduğu otuz bir adet farklı ebat ve tipte gemi üretimi gerçekleştirilir.
1985 yılında ise Anadolu Tersanesi ile Faruk Ürkmez’in yolları ilk kez kesişir. Ürkmez, neredeyse tarla halindeki tersanede, toprak üzerinde Ebru Ürkmez ve Seferoğlu 1 gemilerinin yapımını gerçekleştirir. Faruk Ürkmez, denizcilik sektörüne 1977 yılından sonra girmiş ve kısa sürede dördüncü gemisini kızağa koymuş bir armatör konumundadır o dönemde.
Anadolu Tersanesi’nin faaliyetlerine devam ettiği 1960’lı yıllarda, Faruk Ürkmez de çeşitli işlerle uğraşmaktadır. Sanat Enstitüsü’nden mezun olduktan sonra askerliğini yapan Ürkmez, 1963 yılında Almanya’ya gider ve Yüksek Teknik Üniversitesi’ne kaydolur. Buradaki şartlar son derece zorlayıcıdır. Ürkmez bir taraftan okuluna devam etmek, diğer taraftan da geçinmek zorundadır. Sinema ile ilgili faaliyetler, tercümanlık, bir motor fabrikasında ustabaşılık ve okul tüm zamanını almaktadır. Bu şekilde geçen yılların ardından, 1969’da eşiyle birlikte Türkiye’ye geri döner. Perşembe Pazarı’nda ticaretle uğraşan bir tanıdıklarına yaptığı ziyaretler, Faruk Ürkmez için yeni bir işin de kapısını aralar. 1969 yılında, sanayi alanında faaliyet gösteren atölyelerin toplandığı Perşembe Pazarı’nda M. Faruk Ürkmez Demir Ticaret adlı ilk iş yerini açar Ürkmez. Faaliyet alanı, çok geçmeden denizcilik sektörü ile tanışmasına da zemin hazırlayacaktır. Buna ön ayak olan kişi ise inşa etmekte olduğu bir gemi için sac arayışında olan merhum Şevket Yardımcı’dır. İkili arasındaki iş ilişkisi zamanla dostluğa dönüşür. Faruk Ürkmez henüz farkında olmasa da gelecekte başlayacağı armatörlük faaliyetleri bu tanışıklık sayesinde şekillenecektir.
Faruk Ürkmez, rahmetli Şevket Yardımcı ile arasındaki yakın ilişki sayesinde armatörlük ve gemi inşa sanayini yakından tanıma fırsatı yakalar. Sonunda kararını verir ve çalışmalara başlar. Almanya’daki tecrübelerinin de etkisiyle belirli bir plan doğrultusunda hareket etmektedir. Aylar sürecek bir araştırma dönemine girer. Öncelikle, o yıllarda gündemde olan devlet teşvikleri ve GİSAT (Gemi İnşa, Gemi Satın Alma, Tersane Kurma ve Geliştirme) fonuyla verilen kredilerle ilgili detaylı bir inceleme yapar. Bu süreci tamamlayıp işe başlaması ise yine Şevket Yardımcı’nın bir tavsiyesiyle olur. Aziz Torlak’ın sahip olduğu Torlak Tersanesi’nde, yalnızca omurgası yapılıp yarım bırakılmış, 3.000 tonluk bir gemi vardır. Faruk Ürkmez inşaya devam eder ve babasının adını taşıyan Ömer Bey isimli ilk gemisini tamamlar. Ardından Cemal Yıldırım’a ait olan Tuzla’daki Yıldırım Tersanesi’nde yaptığı, 3.000 tonluk Arzu Ürkmez gemisi gelir ve armatörlük firması Furtrans Grup’un temelleri atılır.
Böylece Anadolu Tersanesi ile yollarının kesişmesine neden olan Ebru Ürkmez ve Seferoğlu 1 gemilerine kadar gelinir. Bu arada, Faruk Ürkmez, Pendik Tersanesi’nde inşa edilen 7.500 tonluk bir başka gemiyle birlikte armatörlük faaliyetlerini iyiden iyiye geliştirmiştir. Sırada, 1991’de Brezilya’dan alınan Behice Ürkmez ve 26 bin tonluk bir başka gemi vardır. Faruk Ürkmez, yıllar önce Almanya’da edindiği tecrübelerin ve Almancaya hâkim olmasının avantajlarını da kullanmaktadır. Bu etkenler sayesinde bir Alman bankası ile geliştirdiği iyi ilişkiler önemli bir finansal kaynak oluşturur. Faruk Ürkmez, Alman bankaları tarafından gemi inşa alanında bir yabancıya verilen en yüksek meblağdaki krediyi almayı başarır. Bu olanak, filonun büyüyeceği anlamını taşımaktadır.
Bu arada Faruk Ürkmez’in İngiltere’de eğitim gören oğlu Süalp Ürkmez okulunu bitirmiş ve Furtrans’ta babasıyla birlikte çalışmaya başlamıştır. Süalp Ürkmez’in dönüşü şirkete büyük bir katkı sağlar. Furtrans, kuruluşundan bugüne kadar Ereğli, Tuzla ve Yalova’daki çeşitli tersanelerin yanı sıra yabancı tersanelerde toplam yüz sekiz gemi inşa eder. Bu gemilerden kimileri şirket tarafından işletilirken kimileri de ihraç edilir. Sonunda tanker, kuru yük ve konteyner gemilerinden oluşan on beş gemilik bir filoya ulaşılır.
Faruk Ürkmez, armatörlük faaliyetlerinin sürdüğü yıllar içinde gemi inşa sektörüne girme yönünde çeşitli fırsatlarla karşılaşır, ancak tersaneciliğe hiçbir zaman sıcak bakmaz. Fikrini değiştiren olay ise 2004 yılı sonunda gerçekleşir. Engin Kemahlı, Anadolu Tersanesi’ni elden çıkarmak istemektedir. Bu haberi alan Süalp Ürkmez babasını ikna eder. Devir işlemleri kısa sürede tamamlanır. Anadolu Tersanesi, 2005 yılı itibariyle artık Ürkmezlerindir. Fakat geçen yıllara rağmen tersanede yatırım açısından kayda değer bir gelişme yaşanmamıştır. Ürkmezler, tersaneyi geliştirmeye karar verir ve ciddi bir atılım yapar. Yatırımların niteliği ise yıllara dayanan bir hedefle çok yakından ilişkilidir. Faruk Ürkmez, savunma sanayinin önemini her fırsatta dile getirmektedir. Anadolu Tersanesi de bu gerçek üzerine inşa edilir. Yatırımlar, özel sektör tarafından inşa edilmesi planlanan askeri gemiler düşünülerek ve Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın ölçütleri gözetilerek yapılır. Kadro da bu doğrultuda oluşturulur. Ancak gerekli çalışmaların tamamlanmasının ardından 2008 yılında girilen ilk ihale kaybedilir. Faruk Ürkmez hayal kırıklığına uğramıştır; bir daha askeri ihalelerle ilgilenilmemesi konusunda direktif verir. Buna karşın Süalp Ürkmez aynı şekilde düşünmemektedir, bu yöndeki çalışmalarını babasından habersiz sürdürür ve yaklaşık bir yıl sonra çabalarının sonucunu alır. Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından açılan Süratli Amfibi Gemi (LCT) ihalesi kazanılmıştır. Sözleşmenin imzalanmasının ardından başlanan inşa çalışmaları Türkiye’de daha önce görülmemiş bir başarıyla tamamlanır. Sekiz adet askeri gemi, sözleşme tarihi içinde teslim edilir.
Anadolu Tersanesi, LCT’leri teslim ettiği sırada yeni bir yarışın içine girer. Savunma Sanayi Müsteşarlığı, bu kez Tank Çıkarma Gemisi (LST) ihalesi yapacaktır. Tersane, Süalp Ürkmez’in yoğun çabalarıyla bu ihaleyi de kazanır ve iki adet LST’yi tamamlayarak bu projeden de alnının akıyla çıkar. ADİK, Türk Deniz Kuvvetlerine çağ atlatan projelere imza atması dolayısıyla Savunma Sanayi Müsteşarlığı’ndan berat alır.
Faruk Ürkmez ve Anadolu Tersanesi için artık tek hedef savaş gemisi üretmektir. Dünyada ses getiren LCT ve LST’ler gelecekte üretilecek askeri gemilerin teminatıdır. Zaman zaman bin 300 kişiye kadar ulaşan çalışan sayısı; istihdam edilen yeni mezun gemi inşa mühendisleri, yetişmiş gemi insanları, ara elemanlar, engelli personel, emekli subaylar ve tersane bünyesindeki tasarım ofisinde görev alan seksene yakın mühendisle ihracat hedefine her gün bir adım daha yaklaşılmaktadır. Faruk Ürkmez’in en büyük amacı ise bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ülkesine katkı sunmak, Türkiye’nin askeri gemi üretiminde söz sahibi olmak ve mükemmeli yakalamaktır. Bütün bu hedefler doğrultusunda verilen mücadeleyi geleceğe taşıyacak isim ise Faruk Ürkmez’in oğlu Süalp Ürkmez olacaktır.