TANER AYAR
Konya Ereğli’de başlayıp, Türkiye’nin en köklü meslek örgütlerinden biri olan Gemi Mühendisleri Odası’nın yönetim kurulu başkanlığına uzanan bir hikâye…
Yavaş yavaş ama sağlam temeller üzerinde yükselen meslek sevgisinin doğal sonucu olan bir başarı hikâyesi…
Salih Bostancı’nın hikâyesini anlatacağım sizlere.
Öyleyse başlayalım…
Salih Bostancı, Konya Ereğli’de doğar, denizden uzak, Anadolu’nun ortasında… Denizcilikle tek alakası Kabotaj Bayramı’nda doğmasıdır aslında. 1 Temmuz etkisi diyelim buna! Lise eğitimini tamamlayana kadar da Ereğli’den hiç ayrılmaz. İşte bundan sonra başlar Salih Bostancı’nın deniz ve gemi inşayla olan ilişkisi. Üniversite sınavında Karadeniz Teknik Üniversitesi, Gemi İnşaatı Bölümünü kazanır.
Genç Salih’in hedefi aslında bambaşkadır; hayali, asker olmaktır. Gemi inşa bölümünü de sırf boşa tercih yapmış olmamak için yazar. Ancak işler planladığı gibi gitmez. Askeri okul için sağlık taramalarında sorun çıkınca, Salih’in karşısında tek seçenek olarak gemi inşa okumak kalır. Evet, bir bakıma zorunluktan yaptığı bir tercihtir ama yine de denizci olma fikri çok da yabancı değildir ona.
Böylece başlar üniversiteye…
Daha birinci sınıf öğrencisiyken, fakülte dekanının moderatör olduğu bir konferansa katılır ve burada öğrencilerin yaşadığı sorunları birer birer aktarmak ister hocasına. Her ne kadar o anda anlatamasa da derdini, dekandan bir randevu koparmayı başarır. Bu görüşme sayesinde de okulun yolu asfaltlanır, kantin düzenlenir, küçük bir spor salonu faaliyete geçer…Elbette güzel anılarla doludur öğrencilik yılları ama okulun bulunduğu bölge öğrenci yaşamı açısından pek de verimli değildir. Üniversitenin Deniz Bilimleri Fakültesi merkez kampüsten ayrı, Sürmene’dedir. Okula ulaşmak için zaman zaman otostop yapmak zorunda bile kalmaktadır Salih Bostancı. Okulda ne bir spor salonu vardır ne kafeterya doğru dürüst işlemektedir ne de başka sosyal faaliyetler için olanaklar vardır. Ama Salih Bostancı’nın bugün Gemi Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı olarak meslektaşlarının yaşadığı sorunlara eğilmesinin arkasında yatan gerçek de belki bu olumsuzluklardır. O yıllarda bile eksiklikler, yanlışlar karşısında sessiz kalmaz çünkü.
Daha birinci sınıf öğrencisiyken, fakülte dekanının moderatör olduğu bir konferansa katılır ve burada öğrencilerin yaşadığı sorunları birer birer aktarmak ister hocasına. Her ne kadar o anda anlatamasa da derdini, dekandan bir randevu koparmayı başarır. Bu görüşme sayesinde de okulun yolu asfaltlanır, kantin düzenlenir, küçük bir spor salonu faaliyete geçer…
Bütün bunları başarır ama yine de Sürmene küçük ve sosyal hayatı pek zengin olmayan bir yerdir. Öğrencilik hayatı kısıtlı olanaklarla geçer Salih Bostancı’nın. Gidilebilecek bir yer yoktur; yalnızca yurda yakın bir kıraathane… Çay ve yurt müdürüyle yapılan pişti partileri…
Ama bu da durdurmaz Salih Bostancı’yı. Dekanla yapılan görüşmenin ardından arkadaşlarının sözcüsü olur adeta. Gemi inşaya özel bir kulüp kurulmasına öncülük eder. Ardından diğer kulüplerle ortak çalışmalara katılır ve kulüpler birliğinin kurulmasını önayak olur.
Bu da yetmez Bostancı’ya. Yeni hedefi, bir süredir İstanbul’da düzenlenen Deniz Kızı Kongresi’ni Trabzon’da düzenlemek olur. Arkadaşlarıyla birlikte, bir yıl sürecek hummalı bir çalışmanın startını verir. İstanbul’a gelir gider, organizasyon için sponsor bulmaya çalışır ve bunda da başarılı olur elbette. Genç, dinamik ve enerjisinin zirvede olduğu yıllardır. Ve sonunda hedefine ulaşır. 2004 yılında Deniz Kızı Kongresi’nin altıncısı ilk kez İstanbul dışında, Trabzon’da gerçekleşir onun çabaları sayesinde.
Organizasyonun her aşamasıyla yakından ilgilenir üniversite öğrencisi Salih. Katılımcı öğrencilerin ulaşımını sağlayacak otobüslerin kiralanması, salonların ayarlanması, öğle yemekleri… Fakat katılımcılara Trabzon’da kaldıkları süre boyunca temin edilmesi gereken kahvaltıyla ilgili sorun sorunu bir türlü çözülemez. Bu konuda da çözüm Salih Bostancı’nın girişimleriyle bulunur. O sırada yerel seçimler yeni tamamlanmış, Trabzon’da yeni bir belediye başkanı göreve gelmiştir. Bunu fırsat bilir Salih. Hemen bir randevu alır ve bir arkadaşıyla beraber Belediye Başkanı’na gider. Aklında Başkan’la bire bir görüşüp destek istemek vardır ama bulundukları odada neredeyse yirmi kişi daha beklemektedir.
Başkan herkese “Hoş geldiniz,” dedikten sonra, “Siz niye geldiniz?” diye sorar iki gence. Salih sözü alır:
“Biz burada bir eksiklik gördük; Trabzon denizci bir memleket ama denizle ilgili hiçbir şey yapılmamış. Öğrenciler olarak buna el atmak istiyoruz; ulusal kongre düzenlemek istiyoruz, kongre tarihimiz…”
Belediye Başkanı ayağa kalkar. Heyecanlanmıştır. Gençlerin bu ilgisinden memnun olmuştur.
“İşte Atatürk’ün gençleri bunlar, dileyin benden ne dilerseniz!”
Salih Bostancı hazırlıklıdır. Hemen notlarına bakıp saymaya başlar.
“Domates, salatalık, peynir, ekmek…”
Bir anda içeride bir kahkaha tufanı kopar. Öyle ya, gerek Belediye Başkanı gerekse odadakiler maddi taleplerde bulunmalarını, muhtemelen de para istemelerini beklerken, karşılarında alışveriş listesi bulurlar. Aslında gençlerin bu samimi tavırları hoşuna da gitmiştir. Bostancı, gayet içten ve samimi bir şekilde, eksikleri neyse onu istemiştir. Ne bir eksik ne bir fazla…
Böylece kahvaltı sorunu da çözülür ve organizasyon boyunca yüz elli öğrenciye üç gün kahvaltı servisi yapılır.
Salih Bostancı’nın başarısı sosyal aktivitelerle sınırlı değildir. Derslerinde de son derece başarılıdır. Hiçbir dersi kaçırmaz, notlarını alır, dersi derste öğrenir. Bu da yeterli değildir onun için; diğer kulüplerle ilgili çalışmalara katılır, dekan yardımcısıyla kulüpler için toplantılar yapar, Ticaret Odası’nın genç girişimciler toplantılarında yer alır. Üstelik bütün bu koşturmaca içinde okulu dönem birincisi olarak bitirir. Kendi tabiriyle “biraz inek” bir öğrencidir kısacası.
Çalışkanlığının meyvelerini mezuniyetinin ardından iş hayatında toplar. İşle ilk ilişkisi, üniversite yıllarında yaptığı stajla olur. Fakat stajı biraz farklıdır. Birinci sınıftan ikinci sınıfa geçtiği yaz, Konya’da Ereğli Şeker Fabrikası’nda yapar stajı. Tabii çevresindeki herkes garip karşılar bu durumu. Öyle ya, bir gemi inşa öğrencisinin şeker fabrikasında ne işi vardır. Ama işin aslı öyle değildir. Salih Bostancı, buradan gelecekte işine yarayacak pek çok bilgiyle ayrılır; torna tezgâhı kullanır, borverk tezgâhı kullanır, imalatın nasıl yapıldığını ciddiyetle öğrenir. Bir sonraki staj durağı Dearsan’dır. İstanbul’da yeri olmadığı için misafirhanede kalır, sabahın altısında kalkıp tersanenin kepenklerini o açar neredeyse! Bu arada şartların zorlamasıyla yöneldiği mesleğini de iyice sevmeye başlamıştır artık. Stajları sayesinde mesleği onun için hedefe dönüşür.
Her yeni mezun gibi Salih Bostancı da iş bulma derdiyle uğraşır başta. Ama süreç düşündüğünden hızlı ilerler. Bir buçuk ayın ardından, okuldan üst sınıf bir abisinin de desteğiyle tamir ve sac taşeronluğu yapan bir firmaya girer. Ancak buradaki tecrübesi hayalleriyle örtüşecek türden değildir: Çay demleme, tüp taşıma, gece mesailerini takip etme, çay demleme, tüp taşıma… Salih Bostancı’yı gece gündüz iş yerinde gören ustalar “Oğlum olursa gemi inşacı yapmayacağım” demeye başlar. Bostancı, iki ayın ardından tempoya ve işin mahiyetine dayanamaz, işi bırakır.
Ardından Çindemir Tersanesi dönemi başlar onun için. Burası da bir bakım onarım tersanesidir. İnanılmaz bir çalışma temposuyla karşılaşır. Üç beş kişiden oluşan mühendis kadrosu dizaynla, satın almayla, havuzlamasıyla, pazar mesailerinin düzenlenmesiyle ve daha pek çok işle aynı anda uğraşmaktadır. Üstelik tersaneye her ay onlarca gemi girip çıkmaktadır. Gemilerin adının yazılması için gereken harf şablonları ve kesimleriyle bile Salih Bostancı ilgilenmektedir. Her şeye karşın burada da önemli tecrübeler edinir.
2010 yılında ise başka bir yol çizer kendine Bostancı. Bu kez durağı Beşiktaş Tersanesi olur. Başlangıcı planlama müdür yardımcısı olarak yapar, bir süre sonra da planlama ekibinin başına geçer. Burada plan keşif teklifi hazırlayan ekibin kuruluşunu sağlayıp birim müdürlüğü yapar. Ve sonrasında, halen devam ettiği görevine, Beşiktaş Tersanesi’nin Tuzla’da kurduğu Art Tersanesi’nin müdürlüğüne getirilir.
Salih Bostancı gerek iş hayatındaki başarısını gerekse gururla yaptığı Gemi Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini biraz da üniversite yıllarındaki çabasına borçludur aslında. Eksikleri görüp dile getirmesine, kendisi ve çevresi için daha olumlu koşullar yaratmak adına harekete geçebilmesine ve hedeflerine ulaşabilmek için işine dört elle sarılmasına…