DİDEM FAKİRULLAHOĞLU
Sigorta sektöründe yaşadığımız hasar örnekleri, bizleri bazen düşündürüp bazen de güldürür!
Ama hem güldüren hem düşündüren bu örnek, sigortacılık sektöründe yaşadığım en unutulmaz olaylardan biri olarak hafızamdaki yerini almıştır. Şirketin hasar servisi ihbar masasına bir hırsızlık bildirimi yapılmıştı. Arayan kişi, işyeri sigortası yapılan bürosunun 80×180 ebadındaki camının kırılarak içerdeki malların çalındığını söylüyordu.
Hemen bir eksper tayin edildi. Eksper, inceleme sonucunda; iki daktilo, otuz beş takım İngiliz kumaşı, gümüş nazarlık, üç adet kristal vazo, bir adet kristal şekerlik, yedi adet kristal sigaralık, iki adet Ericsson marka cep telefonunun çalındığını rapor etti. Buraya kadar herhangi bir sorun görünmüyordu. Gerekli işlemlerin yapılması ve sigortalının kaybının tazmin edilmesi yoluna gidilecekti.
Ancak sigortalının çalındığını söylediği bir şey daha vardı: Türkiye’de yalnızca iki adet bulunan ve 1935 yılında Sivas Cezaevi’nde dokunmuş bir halı. Halı, Türkiye haritası desenli ve beş metrelik bir halıydı. Üstelik değeri de 50 milyar liraydı. Normal şartlarda bu kayıp da tazmin edilebilirdi ama işler biraz karışık görünüyordu. Çünkü halı çerçeveli bir şekilde duvara asılıyken çalınmıştı ve etrafta o çerçevenin kırıldığına, halının çerçeveden çıkarıldıktan sonra götürüldüğüne dair hiçbir iz yoktu.
Bu durumu eksper de raporunda özellikle belirtmişti. Sonuçta, beş metrelik bir halının ne kapıdan ne de 80×180 santimetre ebatlarındaki bir pencereden, çerçevenin içindeyken çıkarılması pek mümkün görünmüyordu. Hayır, “pek” değil, “hiç” mümkün görünmüyordu. Sonuçta, sigortalıya çalınan diğer malların bedeli olan 621 milyon liranın ödenebileceği, ancak halı ile ilgili herhangi bir ödemenin yapılamayacağı belirtildi.
Ne mi oldu?
Tabii ki sigortalı, iddia ettiği zararın ödenmemesinin altında yatan gerekçeler kendisine detaylarıyla açıklanmasına rağmen bu duruma şiddetle itiraz etti. Ve maalesef, tüm bu açıklamalara rağmen konu yargıya taşındı. Tespitlere itiraz eden sigortalı, şirket aleyhine tazminat davası açtı.
Ne derler: Aklın yolu birdir!
Mahkemede de durum değişmedi elbette. Dava, ahşap çerçeveli halının kapıdan çıkarılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle sigorta şirketi lehine sonuçlandı. Yaşamımda her zaman dikkate aldığım, olaylara bakarken kendime rehber edindiğim bir gerçek vardır: Hayat, ayrıntılarda gizlidir. Anlattığım olay, her hatırladığımda bana bu bakış açısının doğruluğunu bir kez daha kanıtlar. Evet, tıpkı hayat gibi, sigortacılık da ayrıntılarda gizlidir.
Sizler ve sevdikleriniz için her türlü hastalıktan uzak, sağlıklı günler dilerim.